Lefkoşa’daki hanlar içinde, Büyük Han‘dan sonra gelen en büyük han olan Kumarcılar Hanı, ilk inşaat tarihi kesin olarak bilinmese de 17. yüzyılın sonlarına doğru inşa edildiği düşünülüyor. Kumarcılar Hanı, halk arasında Kemaneciler Hanı ve Seyyar Çalgıcılar olarak da bilinir. Osmanlı döneminde adada inşa edilen 18 handan birisidir. Asmaaltı Meydanı’nın kuzeyinde yer alır.
Kıbrıs’ın en önemli eserleri arasında yer alan Kumarcılar Hanı’nın mimari yapısına ve dönemine baktığımızda Orta Çağ Venedik ya da Lüzinyan dönemlerinde inşa edilmiş olabileceği ayrıca bir manastır üzerine inşa edilmiş olabileceği uzmanlar tarafından düşünülüyor. Vakıflar arşivindeki 16 numaralı Şer’iyye Sicili’nde yer alan 31 Mart 1748 tarihli bir belgede handan “kumari” hanı olarak da bahsedildiği görülmektedir. Hanın bu dönemde Kılıç Ali Paşa Vakfı’na ait olduğu görülmektedir. 1811 – 1836 yıllarına tarihlenen iki belgede han, “Kumarcı Hanı” adı olarak bahsedilmektedir. 1881 yılında Horatio Herbert Kitchener tarafından çizilen bir haritada hanın adından “Küçük Han” diye bahsedildiği görülmektedir.

1748 yılında Kılıç Ali Paşa Vakfı’na ait olan han, zamanla Derviş Paşa’nın kardeşi olan Fuat Tüccarbaşı’na ait özel mülk haline gelmiştir. 1950’li yıllarda Tüccarbaşılılara ait olan bu mülk, sonrasında ise Mehmet İzzetbey ve Mehmet Asım Bey’in adına kayıtlı olduğu görülür. 1958 ve 1963 yılları arasında bu mirasçılara yıllık 70 Kıbrıs lirası kira ödenmiştir.
Kumarcılar Hanı’nın restorasyon çalışmaları 1937 ile 1957 yılları arasında tamamlanır. Bu sayede, Antikalar Dairesi tarafından eski bir eser olarak tescillenmiştir.
Sürekli olarak el değiştiren Han uzun yıllar böyle ilerledikten sonra, hanın kullanım hakkı 12 Temmuz 2011’de Aziz Kent ve Behzat Azizbeyli, Turizm ve Çevre Bakanlığı’na 15 yıllık bir süre için devretti.
Restorasyonun tamamlanması amacı ile Türkiye Cumhuriyeti Yardım Heyeti tarafından restorasyonun giderleri karşılandı. Restorasyonun tamamlanması Eski Eserler ve Müzeler Dairesi ile İnşaat Dairesi ve Planlama’nın kontrolörlüğünde gerçekleştirilir. Restorasyon, Turizm Planlama Dairesi Müdürülüğü tarafından 2016 yılında tamamlandıktan sonra han hizmete açılır. Açılış törenine ise dönemin başbakanı Hüseyin Özgürgün, mal sahibi Aziz Kent, Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ve birçok yetkili katılım sağlamıştır.

Restorasyon çalışmaları sırasında, Venedik dönemine ait olduğu düşünülen bir duvar ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca bu süreçte gün yüzüne çıkan diğer tarihi eserler, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi tarafından restore edilerek hanın farklı bölümlerinde sergilenmeye başlanmıştır.
Hanın hangi isimle anılacağı konusuna dair çeşitli girişimlerde bulunulmuştur. 2016 yılında KKTC Turizm Bakanlığı tarafından hanın aslen isminin “Hımarcılar Hanı” olduğunu ve değiştirileceğiyle ilgili bir açıklama gelmiştir. Bu konu üzerinde araştırma yapan arkeolog Tuncer Bağışkan, bu iddiayı ilk kez 1980’de Mustafa Haşim Altan’dan işittiğini ve Altan’ın bu konuyla ilgili herhangi bir kaynak olmadığını belirttiğini, kendisinin de şeriyye sicillerini incelemesi sonucunda herhangi bir zaman hanın adının “Hımarcılar Hanı” olmadığını tespit ettiğini belirtmiştir.
Hanın ismine ait en eski belge, 31 Mart 1748 tarihli Kılıç Ali Paşa Vakfı’na ait bir vesikada hanın ismi “han-ı Kumarî” olarak geçmektedir. Kıbrıs Vakıflar İdaresi Arşiv Müdürü Mustafa Kemal Kasapoğlu, burada geçen “kumar”‘ın çağdaş Türkçedeki anlamını taşımadığını ve “semer” anlamında olduğunu dile getirmiş ve hanın adını değiştirmeyi önermiştir. En sonunda hanın ismi “Kumarcılar Hanı” olarak geçmeye başlamıştır.

Osmanlı mimarisinin temelini oluşturan bu eser, önemli mimari özellikler taşıyor. İki katlıdır. İnşa edildiği ilk zamanlarda 52 odası bulunurken günümüzde 44 odası kullanılmaktadır. Alt odalar, depo veya hayvanların kalacağı ahır olarak kullanılıyorken; üst odalar, gelen ziyaretçilerin konaklaması için yatakhane olarak kullanılmıştır. Odalar mermer döşemelere sahipken, ahşap revakların üstü kiremitle kaplıdır.
Gotik mimariyi andıran bir giriş kapısına sahip olsa da, bu kapının Osmanlı döneminde Osmanlı mimarisine özgü bir tarzda inşa edildiği, sonradan Britanya sömürgesi yönetimininde yapılan restorasyon sırasında yıkılarak hatalı olarak Gotik tarzda yeniden inşa edildiği fotoğraflarla belgelenmiştir. Britanya sömürgesinde sivri kemerler oluşturulmuştur ancak 2010’lu yıllarda gerçekleştirilen restorasyon sırasında, tekrardan Osmanlı kemerinin yapılmasına yönelik talepler gelse de, sivri kemerli hali korunmuştur.
